Türk Nöroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Şerefnur Öztürk, hipertansiyon, kan yağlarında yükseklik, kalp hastalıkları, yetersiz fiziksel aktivite, şeker hastalığı, sigara ve alkol kullanımının alzaymır hastalığının ortaya çıkışını üç kat arttırdığını bildirdi.
Prof. Dr. Öztürk, 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, nörolojik hastalıkların bütün dünyada yaşlanan nüfusla birlikte yaygınlığı giderek artan, kişilerin yaşam kalitelerini çok önemli ölçülerde etkilemenin yanı sıra toplumsal sağlığı ve verimliliği de en fazla etkileyen hastalık grubu olduğunu belirtti.
Artış gösteren nörolojik hastalıkların başında alzaymırın geldiğine dikkati çeken Öztürk, alzaymır hastalığı için toplumsal farkındalığı artırma, tedavi ve bakım olanaklarının geliştirilmesi, yaygınlaştırılması amacıyla 21 Eylül’ün “Dünya Alzaymır Günü” olarak kabul edildiğini ifade etti.
Öztürk, alzaymırın beyinde hem hücre hem hücreler arası bağlantı kaybına, beyinde zararlı metabolitlerin birikimine neden olan ilerleyici bir hastalık olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
“Hastalığın nedenleri arasında çok çeşitli faktörler araştırılmıştır ve halen araştırmalar devam etmektedir. En yaygın ve erken belirtileri hafıza ile ilgili belirtilerdir. Günlük aktiviteyi etkileyecek düzeyde unutkanlık, kişilik ve davranış değişiklikleri, öğrenme ve plan yapma zorlukları, adres ve yön bulmada zorluklar, aşırı şüphecilik, yeme, uyku ve tuvalet alışkanlıklarında değişikliklerin yanı sıra daha geç evrelerde yürümede zorluklar, düşmeler, yutma zorlukları, kilo kayıpları ortaya çıkabilir. Yaş ve genetik yatkınlık alzaymır hastalığını da içeren demans hastalıklarında en büyük risk faktörleri olmaya devam etmektedir ancak sağlıklı yaşam parametrelerinin durumu da bu hastalıkların ortaya çıkışını önemli düzeyde etkilemektedir. Hipertansiyon, kan yağlarında yükseklik, kalp hastalıkları, yetersiz fiziksel aktivite, şeker hastalığı, sigara ve alkol kullanımı ile bu hastalıkların ortaya çıkması neredeyse üç kat daha artmaktadır. Bu hastalıklara yol açan risk faktörlerinin tedavi edilmesi, yeşil yapraklı sebzelerin, meyve ve balığın bolca bulunduğu dengeli bir beslenme, kolesterolün düşük seviyelerde tutulması riski azaltmaktadır.”
“Zihinsel aktif bir hayat en önemli koruyucu faktör”
Çoğu nörolojik hastalıkta olduğu gibi alzaymır hastalığında da korunma ve erken tedavinin çok önemli olduğunu vurgulayan Öztürk, “Sağlıklı bir yaşam tarzı, özellikle fiziksel egzersiz, yürüyüş, Akdeniz diyeti ve zihinsel olarak aktif bir hayat en önemli koruyucu faktörlerdir.” bilgisini verdi.
Prof. Dr. Öztürk, yapılan çalışmalara göre demans gelişme riskinin zihni çalıştıran oyunları sıklıkla oynayan kişilerde yüzde 74, yoğun şekilde okuyan kişilerde yüzde 35, müzik enstrümanı çalan kişilerde yüzde 69 ve bulmaca çözen kişilerde yüzde 41 daha düşük bulunduğunu ifade etti.
Yapılan uluslararası çağrılarda, alzaymır hastalığı olan tüm bireylerin toplumsal eşitsizliklere bakılmaksızın tanı ve tedaviye güvenilir şekilde, zamanında erişmesi gerektiğinin vurgulandığını aktaran Öztürk, “Alzaymır hastalığı ve diğer dejeneratif yani ilerleyici ve hasar verici hastalıklar için yeni ve etkili tedavilerin geliştirilmesi için yatırımların yapılması bütün dünyada bilim camiasının en önemli hedefleri arasında yer almaktadır. Alzaymır hastalarının bakımında hasta yakınları büyük bir yük altındadır ve bu yük sağlık otoriteleri, sosyal organizasyonlarca olabildiğince hafifletilmelidir.” değerlendirmesini yaptı.
“2050’de 150 milyon kişinin alzaymır olacağı bekleniyor”
Türk Nöroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Demet Özbabalık Adapınar ise 65 yaşını geçenlerin yüzde 5’inin alzaymıra yakalandığını, her 5 yılda bu oranın ikiye katlandığını belirterek, “2050 yılında beklenen hasta sayısı 150 milyonun üzerindedir.” ifadesini kullandı.
Dünya genelinde hastalık ve benzer bunama şekilleri hakkında çok az bilgi sahibi olunduğuna dikkati çeken Adapınar, şu bilgileri verdi:
“Ortalama yaşama süresinin hızla arttığı gezegenimizde, her 68 saniyede bir alzaymır hastası tanısı konmakta olup, 2050 yılında beklenen hasta sayısı 150 milyonun üzerindedir. Yani özetle alzaymır hastalığı küresel bir halk sağlığı sorunu olarak görünmektedir. Alzaymır hastalığı, hastalar kadar onlara refakat eden hasta yakınlarını da yakından ilgilendirir. Tanı konulmasının ardından hastalar kendilerini yalnız hissetmeye başlarken, hastaların ortalama 12 yıl yaşam süresinin varlığı düşünülecek olursa hastaya bakanların tükenişleri de kaçınılmazdır. Tanısı artık hastalığın çok öncesinden yapılabilen, kan ve omurilik sıvısında, hastalığa neden olduğunu bildiğimiz bir maddenin bakılması ile gelecekteki durumu yüksek oranda tahmin edilebilen alzaymır hastalığının henüz kesin bir tedavisi yok görünse de pek çok çalışma yürütülmektedir.”
Kaynak: Anadolu Ajansı / Zehra Aydın Turapoğlu
Haberler.com